Hukuk felsefesi

Bu yazıda, her yaştan ve her kesimden insanın ilgisini ve merakını çeken bir figür/konu/duygu/tema olan Hukuk felsefesi'i derinlemesine inceleyip analiz edeceğiz. Hukuk felsefesi, çağdaş toplumda büyük ilgi ve tartışma yaratan bir olgu/trend/özelliktir ve günümüz dünyasındaki etkisini ve alaka düzeyini anlamak önemlidir. Bu sayfalarda Hukuk felsefesi'in kökeni ve evriminden günlük yaşamın çeşitli alanlarındaki etkisine kadar farklı yönlerini ve perspektiflerini inceleyeceğiz. Uzmanların ve tanıklıkların yardımıyla, Hukuk felsefesi'in daha eksiksiz ve zenginleştirici bir görünümünü sağlamak amacıyla bu büyüleyici/büyüleyici/tartışmalı konuya ışık tutmaya çalışacağız.

Hukuk felsefesi, hukukun doğasını ve hukukun diğer norm sistemleriyle, özellikle etik ve siyaset felsefesiyle ilişkisini inceleyen bir felsefe dalıdır. Felsefenin temel dallarından biri olan aksiyoloji içindeki etik başlığına bağlanır. Hukuk felsefesi ve içtihat sıklıkla birbirinin yerine kullanılır, ancak içtihat ekonomiye veya sosyolojiye uyan muhakeme biçimlerini kapsamaktadır.

Hukuk felsefesi; "Hukuk nedir?", "Hukuksal geçerliliğin kriterleri nelerdir?", "Hukuk ile ahlak arasındaki ilişki nedir?" gibi sorular sorar. Temel problem alanları; hukukun kaynağı, amacı, adalet, mevcut hukuk düzenlerinin (pozitif hukuk) meşruiyeti gibi ortaya konabilir. Ancak pozitivist yahut realist hukuk teorileri açısından bakıldığında bu tanımlamalar eksik hatta yanlış kalacaktır. Hukuk felsefesi, hukukun daha çok adaletin gerçekleşmesi olgusuyla bağdaştırılarak başlıyor kabul edilse de Hans Kelsen gibi pozitif hukuk öncüleri tarafından, hukukun adalet gibi soyut, bilimsel olmayan tanımlar ile ilgilenmemesi gerektiği de savunulmuştur.

Hukukî pozitivizm, formel bir bakışla hukukun bir normlar sistemi olduğunu ve kaynağının da devlet olduğunu ileri sürmektedir. Dolayısıyla hukuku kendi içinde tutarlı ve anlamı belirlenmiş bir bütün olarak ortaya koymanın gerekliliği üzerinde durmaktadır. Yine felsefî pozitivizme paralel olarak adalet, hak, ahlâk gibi kavramların metafizik, spekülatif ve bilinemez (kimine göre yok) olduklarını dolayısıyla hukukun dışında tutulması gerektiğini ileri sürer.

Hukukî realizm ise, bir yanıyla sosyolojik bir karakterdedir ve uygulamaya, mahkeme içtihatlarına büyük önem verir. Bu teoriye göre hukuk büyük ölçüde fiilen mahkemelerde cereyan eden şeydir ve yasa koyucunun rolü sanıldığı kadar büyük değildir.

Bunlardan önce ve spekülatif anlamda felsefe içinde değerlendirilebilecek asıl hukuk felsefesi akımı doğal hukuk yaklaşımıdır. Bu düşünce hukukun Tanrısal yahut akıl kökenli olduğunu ve insan düşüncesinden bağımsız a priori değerlere dayandığını ileri sürmektedir. İnsan, hukuku icad eden değil keşfeden konumundadır ve zaten yapması gereken tek şey de budur. Doğal hukuk en temel problem olarak adalet değerini ele alır. 20. yüzyılda büyük önem kazanmış insan hakları düşüncesinin kaynağında da bu düşünce yer almaktadır.

Kaynakça

  1. ^ "Philosophy of law". Encyclopedia Britannica (İngilizce). 7 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mayıs 2019. 
  2. ^ Himma, Kenneth Einar (15 Mayıs 2019). "Philosophy of Law". The Internet Encyclopedia of Philosophy. 1 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Aralık 2023. 
  3. ^ Postema, Gerald J. (2011). "Economic Jurisprudence". G. J. Postema (Ed.). A Treatise of Legal Philosophy and General Jurisprudence. A Treatise of Legal Philosophy and General Jurisprudence: Volume 11: Legal Philosophy in the Twentieth Century: The Common Law World (İngilizce). Springer Netherlands. ss. 181-211. doi:10.1007/978-90-481-8960-1_5. ISBN 9789048189601. 
  4. ^
    Insert the text of the quote here, without quotation marks.

Dış bağlantılar